Benim dünyamda kasımpatıları, çocukluğuma koşturduğum hayal atlarıdır.
Annemin tenekelere ektiği beyaz top kasımpatıları özellikle… Geçmişin sis perdesini dağıtıverir. Renk renk açan diğer kasımpatılarının yanında beyaz toplar, benim yüreğimde güneşin simgesine dönüşür. Her baktığımda yüreğim kamaşır... Buz tutmuş kederlerim çözülür çatırdayarak... Ayazda kalmış minik yüreğim kendini güvende hisseder… Rayihası benliğimi diriltir. Kendime gelirim. Yoluma çıkan taşları tek tek temizlerim. Kayaları uçurumlarından yuvarlarım. Haddini bilmezlere haddini bildiririm.
Benim dünyamda kasımpatıları, çocukluğuma koşturduğum hayal atlarıdır.
Annemin kokusunun sindiği bir buket kasımpatını her yirmi dört kasım öğretmenime uzatan bir çocuk olurum. Kara önlüğü lime lime olmuş, pantolonunun dizleri aşınmış, ayakkabısını açılmış… Gelişigüzel başının tepesine beyaz kurdele tutturulmuş… Çelimsiz, ufak tefek, eziş büzüş… Karnı guruldayan… Kendisine uzattığım çiçekleri alırken öğretmenim, öyle bir bakar ki yüreğimin kuytu köşeleri ışır. Sevgi tanrıçası, bir ışık huzmesi hâlinde karanlığı dize getirir. Kovar gölgeleri yamacımdan.
Sınıfımızın tam ortasına kurulmuş sobayı ateşlerken-biz üşümeyelim diye- elleri karaya bulanır. Karaya bulanan ellerine kara tahtanın başında beyaz tebeşirin tozu bulanır. Kendisinden dalga dalga irfan yayılır. Ağzından çıkan her kelimeyi belleğimize kazırız. Yarışa gireriz öğretmenimize benzemek için.
Onun gibi konuşabilmek, onun gibi yazabilmek, onun gibi didinip başarabilmek… Onun gibi okuyabilmek… Onun gibi giyinebilmek…
Özenle taranmış saçındaki toka olmak isteriz. Zarif boynundan salınan kolye, kulağına konan inci tanesi… Gözyaşını sildiği mendil… Koltuğunun altında sıkıştırdığı gazete, kestiği gazete kupürü, coşkuyla okuduğu şiir, çaldığı flüt, mandolin, dudaklarından yükselen SELANİK TÜRKÜSÜ… Tuttuğu kalem…
Onun gibi gülebilmek hatta onun gibi haksızlığa köpürebilmek… Onun gibi gururlanabilmek…
Bastığı toprakta iz olabilmek isteriz. Erdemin katmerli çiçeğine benzeme yarışına gireriz. Çiçekleşiriz. O geldiğinde hazır bekler bulur bizi. Gözleriyle tek tek öper bizi. Andımızı coşkuyla okurken kara önlüklerimizin yakalarına benzer yüzümüz. Aya benzeriz Atatürk’ün portresine bakarken gözlerimiz. Güneşimizin ışığını yansıtırken hilalleşir hayallerimiz. Atatürk’e benzeriz.
Sevgiyi, saygıyı, hoşgörüyü, paylaşmayı, merhameti, empatiyi, verdiği sözü tutmayı, doğruluğu, dürüstlüğü, sorumluluğu, hak, hukuku öğreten hiç solmayan kasımpatımsın öğretmenim!
Uzat ellerini, bütün kasımpatıları senin için.
Sibel ÇAĞLAYAN/Eğitimci Yazar

Yorum Yazın