Necip Fazıl Kısakürek
Düşünür, şair ve yazar (D. 26 Mayıs 1905, İstanbul – Ö. 25 Mayıs 1983, İstanbul). Yazılarında kendi imzasının dışında Ne-Fe-Ka, Hi-Ab-Ko, Ha-A-Ka, Adıdeğmez, Nüktedan, Mürid, Ahmed Abdülhak, Bankacı, Be-De, Neslihan Kısakürek, Prof. Ş.Ü., Tanrı Kulu, Dedektif x 1, Ozan, Ozanbaşı, Hikmet Sahibi Abdi’nin Kölesi takma imzalarını da kullandı. Dulkadiroğullarına mensup Kısakürekler soyundandır.
Çocukluğu, mahkeme başkanlığından emekli büyük babasının İstanbul Çemberlitaş’taki konağında geçti. İlköğrenimine İstanbul Büyükdere’de bir mahalle mektebinde başladı. Sırasıyla Fransız Papaz Mektebi ve Kumkapı’daki Amerikan Kolejinde, Rehber-i İttihat Mektebinde, Büyük Reşit Paşa Numûne Mektebinde ve ailenin seferberlik sebebiyle gittiği Gebze’nin Aydınlı köyündeki ilkokulda okudu ve Heybeliada Numûne Mektebini (1916) bitirdi.
Edebiyat ve kültür zevkini 1920 yılında bitirdiği Bahriye Mektebinde (Askerî Deniz Lisesi) aldı. Lisedeki öğretmenleri arasında dönemin ünlülerinden Yahya Kemal (Beyatlı), Ahmet Hamdi (Akseki), İbrahim Aşkî Efendi, Hamdullah Suphi (Tanrıöver) vardı. 1921 yılında Darulfünun Edebiyat Medresesi Felsefe Şubesine (İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü) girdi. Buradaki öğrenimini tamamlamadan 1924 yılında fakülteden ayrıldı.
Aynı yıl, devlet bursuyla yurtdışına gönderilen öğrenciler arasında Fransa’ya gitti. 1924-25 yıllarında Sorbonne Üniversitesi Felsefe Bölümünde okudu. Paris’te geçen bohem hayatı sebebiyle bu okulu da bitiremeden geri döndü. 1928-39 yıllarından Hollanda Bankası, Osmanlı Bankası ve İş Bankasında müfettiş ve muhasebe müdürü olarak çalıştı. 10 Ekim1938’de bankacılıktan istifa etti ve Haber gazetesinde çalışmaya başladı. Kısa bir süre sonra Son Telgraf gazetesine geçti.
Zamanın Millî Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel tarafından Ankara Devlet Konservatuarına ve Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesine öğretmen olarak (1939-44) tayin edildi. Daha sonra yine Hasan Ali Yücel tarafından İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisinin Yüksek Mimari Bölümüne atandı. Robert Kolejin son sınıflarında edebiyat öğretmenliği yaptı.
Sonraki yıllarında fikir ve sanat çalışmaları dışında başka bir işle meşgul olmadı. 1941 yılında evlendiği Neslihan Kısakürek’ten Mehmet (1943), Ömer (1946), Ayşe (1948), Osman (1950) ve Zeynep (1953) adlarında beş çocuğu dünyaya geldi. Erenköy’deki evinde vefat etti. Eyüp’teki mezarlıkta toprağa verildi.
Necip Fazıl, 1931-33 yıllarında askerlik görevini İstanbul’da yaptı. 1936 yılında, on yedi sayı süren haftalık edebiyat dergisi Ağaç’ı çıkardı. Ağaç, dönemin kalburüstü edebiyatçılarının toplandığı etkili bir dergiydi. İkinci Dünya Savaşı’nın koşulları gereği 1942’de kırk beş günlüğüne tekrar askere alındı ve Erzurum’a gönderildi. Askerdeyken yazdığı bir yazı sebebiyle mahkûm oldu.
Bu, Necip Fazıl’ın hayatında önemli bir yer tutan mahkeme ve hapisliklerin ilk mahkûmiyetiydi. Cezasını İstanbul Sultanahmet Cezaevinde çekti. 17 Eylül 1943’te, adı kendisiyle özdeşleşen Büyük Doğu dergisini çıkarmaya başladı.
Bu derginin otuzuncu sayısında yayımladığı “Allah’a itaat etmeyene itaat edilmez” anlamındaki bir hadis sebebiyle dergisi takibata uğradı ve Bakanlar Kurulu kararıyla Mayıs 1944’te kapatıldı. Ardından İstanbul Güzel Sanatlar Akademisindeki görevine son verildi ve ikinci askerliğini tamamlamak üzere Eğridir’e gönderildi. 2 Kasım 1945’ten 5 Haziran 1978’e kadar günlük, haftalık ve aylık olarak on altı devre çıkan Büyük Doğu’nun yayınını yaklaşık otuz altı yıl sürdürdü.
Necip Fazıl, Büyük Doğu’yla Türk düşünce ve siyasi hayatına doğrudan etki etti. Büyük Doğu, Batılılaşma sürecini bir sömürgeleşme dönemi olarak değerlendirdi ve kurtuluşun öz değerlerimizde yattığını, İslâmiyet’in milletimizin biricik varlık sebebi olduğu düşüncesini savundu. Büyük Doğu, 13 Aralık 1946’da Sıkı Yönetimce ikinci kez kapatıldı. Kısa bir süre sonra, zaten kapatılmış olan dergide tefrika edilen Sır adlı bir tiyatro eserinden dolayı mahkemeye çıkarıldı. 2 Kasım 1945’ten itibaren siyasi suçlamalar sebebiyle mahkeme kapılarını aşındırmak hayatının rutinlerinden biri oldu.
18 Nisan 1947’de Büyük Doğu’yu üçüncü defa çıkarmaya başladı. Dergi 6 Haziran 1947’de, Rıza Tevfik’in Abdülhamit’in Ruhaniyetinden İstimdat adlı şiirinin yayımından dolayı mahkeme kararıyla tekrar kapatıldı. Necip Fazıl yargı sürecinde bir ay üç gün tutuklu kaldı ve beraat etti.
1947 yılında bunlar olurken Sabır Taşı adlı tiyatro eseriyle CHP Sanat Ödülünü kazandı. Ancak seçici kurulun verdiği ödülü parti genel idare kurulu iptal etti. Necip Fazıl, 1947 yılında Büyük Doğu’nun kapatılması üzerine üç sayı süren Borazan adlı bir mizah dergisi çıkardı. Dergisi kapanan ve işsiz kalan Necip Fazıl, 1948 yılını ev eşyalarını satarak geçirdi. 1949 yılında eşi, üç çocuğu ve kayınvalidesiyle birlikte küçük bir otel odasına taşındı.
28 Haziran 1949’da Büyük Doğu Cemiyetini kurdu. Şubat 1950’de cemiyet ilk şubesini Kayseri’de açtı. Büyük Doğu Cemiyetinin Kayseri Şubesinin açılışından İstanbul’a döner dönmez tutuklandı. 1947 yılındaki beraat kararını temyiz bozmuş ve karar işleme konmuştu. 21 Nisan 1950’de yeniden hapse girdi. Demokrat Partinin seçimleri kazanması (14 Mayıs 1950) üzerine çıkarılan af yasasıyla 15 Temmuz 1950’de hapisten çıktı. Aynı yıl Büyük Doğu Cemiyetinin Tavşanlı, Kütahya, Afyon, Soma, Malatya, Diyarbakır şubelerini açtı. Büyük Doğu’nun 54. sayısındaki bir yazısından dolayı tekrar tutuklandı. Hapishaneden çıktıktan sonra 26 Mayıs 1951’de cemiyeti kapattı.
Necip Fazıl Kısakürek, 22 Kasım 1952’de Vatan gazetesinin sahibi Ahmet Emin Yalman’a düzenlenen suikastla ilişkilendirildi. Azmettirici olarak bu davada yargılandı. 11 Aralık 1952’de, Yalman suikastı sebebiyle yayımladığı Müdafaalarım adlı eserinde 1943’ten itibaren başına gelenleri geniş bir biçimde anlattı. 12 Aralık 1952’de başlayan yargı süreci 16 Aralık 1953’te beraatle bitti. 1951, 1952 ve 1956’da Büyük Doğu’yu günlük gazete olarak çıkardı. 1957’de sekiz ay dört gün hapis yattı.
1959’da aleyhine birçok dava açıldı. Açılan davaların aleyhte sonuçlanması durumunda Necip Fazıl’ın yüz bir yıl hapishanede kalması gerekiyordu. Niğde Cezaevine gönderileceği sırada 27 Mayıs 1960 askeri darbesi oldu. Darbenin ilk radyo duyurularından birinde zaten çıkmayan Büyük Doğu’nun kapatıldığı ilân edildi. 6 Haziran 1960 gecesi evinden alınarak dört buçuk ay Balmumcu Garnizonunda tutuldu. Darbe sonrası ilân edilen genel affa rağmen, 5816 sayılı kanun sadece kendisi aleyhine istisna edildiği için, Toptaşı Cezaevine (15.10.1960) nakledildi ve bir buçuk yıl daha hapis yattı. 18 Aralık 1961’de tahliye edildi. Büyük Doğu’nun çıkmadığı sürelerde günlük fıkra ve çeşitli yazılarını Yeni İstiklâl, Son Posta, Babıalide Sabah, Bugün, Millî Gazete, Hergün ve Tercüman gazetelerin-de yayımladı.
Necip Fazıl 1963 yılında konferanslar serisine başlayarak Salihli, İzmir, Erzurum, Van, İzmit, Bursa’da verdiği konferansları 1964 yılında Konya, Adana, Kahramanmaraş ve Tarsus konferansları izledi. 1964 yılında Büyük Doğu’yu on birinci kez çıkarmaya başladı. Bu dönemin ilk sayısında Adnan Menderes için yazdığı Zeybeğin Ölümü başlıklı şiirinden dolayı takibata uğradı. 1965’te Büyük Doğu Fikir Kulübünü kurarak konferanslarına devam etti ve Adıyaman, Kahramanmaraş, Burdur, Gaziantep, Nizip, Kilis, Kayseri, Akhisar, Ankara, Kırıkkale, Eskişehir’de konferanslar verdi. Ankara’da Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinde verdiği konferanstan dolayı, din esasına dayalı cemiyet kurmak suçlamasıyla yargılandı. Büyük Doğu’nun 1965 ve 1967 evrelerinde de birçok defa yargılandı. 1967’de İdeolocya Örgüsü, 1968’de de Vahdettin adlı eserlerinden dolayı yargılandı. Bilirkişi raporu doğrultusunda beraat etmesine rağmen, karar temyizde bozuldu. Teknik olarak bu davadan alacağı ceza 1974 affına uğraması gerekirken, eserin 1976’daki üçüncü baskısından dolayı tekrar takibata uğradı ve bir buçuk yıl hapse mahkûm edildi. 25 Mayıs 1983’te vefat ettiğinde üzerinde çekilmemiş bir buçuk yıllık hapis cezası bulunuyordu.
Kapatby ReklamStore
Edebiyat Çalışmaları
Necip Fazıl, şiir yazmaya on yedi yaşında iken, annesinin arzusuyla başladı ve ilk şiirleri Yeni Mecmua’da yayımlandı (1922). Millî Mecmua ve Yeni Hayat dergilerinde çıkan şiirleriyle kendinden söz ettirdikten sonra, Paris dönüşü yayımladığı Örümcek Ağı (1925) ve Kaldırımlar (1928) adlı şiir kitapları onu çok genç yaşta çağdaşı şairlerin en önüne çıkararak edebiyat çevrelerinde büyük bir hayranlık ve heyecan uyandırdı.
Henüz otuz yaşına basmadan çıkardığı yeni şiir kitabı Ben ve Ötesi (1932) ile en az öncekiler kadar takdir toplamayı sürdürdü. Bu kitapla ilgili olarak Ziya Osman Saba, “Necip Fazıl, belki en büyük Türk şairi değildir fakat, Türk Edebiyatının en kuvvetli şiir kitabı herhalde Ben ve Ötesi’dir.” değerlendirmesini yaptı.
Çok yönlü bir sanatçı olan Necip Fazıl, başta şiir olmak üzere Türk düşünce hayatının birçok alanında eser verdi. Bir entelektüel olduğu kadar bir ideolog, bir aksiyonerdir. Yazdığı şiir kadar, çıkardığı dergi ve gazetelerle, kurduğu cemiyet ve kulüplerle, verdiği siyasi mücadeleyle Türk şiiri ve düşünce hayatının önde gelenlerinden biri oldu. 1925-32 yılları arasında yazdığı şiirlerle şiirimizde bir “Necip Fazıl havzası” oluşturdu.
Necip Fazıl, hece şiiri bağlamında kendinden öncesini içermekle birlikte, bu şiire yepyeni bir aşama kazandırdı. Şiirimize kazandırdığı aşama, “Han Duvarları”ndan “Otel Odaları”na, “Çoban Çeşmesi”nden “Kaldırımlar”a, şeklinde formüle edilebilir.
Bu formül hem hece şiirine kazandırdığı ivmeyi hem de şiirimize getirdiği modern durumu gösterir. Şiirleri, özellikle yayın sırasına göre okunduğunda ve kendisinden önceki hece şiiriyle karşılaştırıldığında, tespit edilmesi gereken ilk husus, modern unsurun şiirimize Necip Fazıl’la geldiğidir. İkinci olarak, şiirde konuşan öznenin varlık sancısını dindirebileceği hakikat aranışıdır.
Bu olguyu, tutunacak bir daldan yoksun, hayatta yapayalnız kalmış modern insanın bu acıdan çıkış için çırpınışı olarak tanımlamak da mümkündür. Onun şiirine biçimsel açıdan baktığımızda ise, özellikle “Çile” şiirine kadar, Necip Fazıl’ın şiirinde bağıran, katı bir kafiye anlayışı göremeyiz. Bu yönüyle de doğrudan vezne (biçime) bir katkı sağlamıştır. Kafiye daha çok son dönem şiirlerinde baskın olarak kendini gösterir. Böylece biçim ve öz açılarından şiirimize katkısı ortaya çıkar.
Tarihsel süreç göz önüne alınarak Necip Fazıl şiiri bir bütün olarak değerlendirildiğinde bu şiirin temel unsurunun bir hakikat arayışı olduğu görülmektedir. Bu arayış bir maneviyat arayışı niteliğindedir. Necip Fazıl’ın şiiri bu temel unsur sebebiyle, şehir insanı ve şehir hayatıyla zamanına göre ileri derecede bir bağ kurdu. Bu duygudan çıkış için öne atılan özne, ölüm meselesi üzerinden maneviyat arayışı dediğimiz hususu gerçekleştirdi. İlk şiirlerinden “Çile”ye kadar getirebileceğimiz bu arayışın en önemli özelliği; arayışın verili bilgilerle, önceden kabul edilmiş doğrularla ilerletilmesi yerine; sezgilerle, öznenin kendi insanî deneyimleriyle ilerletilmesidir.
Necip Fazıl, anonim (klişe) olanın yerine bireysel (özel dünya) olanı koydu. Bu durum hem şiirde üslûp meselesinden, hem de bir şairin şiirinde en çok bahsettiği bir konunun onun kişiliği dolayımında bir özelliği olmasından farklı bir sorundur. Kişilik dediğimiz husus, konuşan öznenin bir insan teki olarak onu diğer insanlardan ayırt etmemizi sağlayan kişisel özelliklerinin somut olarak belirginleşmesidir.
Necip Fazıl’ın şiirinde dönüm noktası kabul edilebilecek iki büyük atılım vardır. Bunlardan ilki, 1927’de yayımlanan “Kaldırımlar”, “Otel Odaları” ve “Sayıklama”dır. Bu şiirler getirdikleri üç sonuç itibariyle ayrı bir önem arz eder. Birincisi, bu şiirlerle birlikte, onun şiirindeki modern unsur, bütüne karakterini veren asıl unsur oldu. İkincisi, Necip Fazıl anonimden, klişeden ayrışmasını tamamladı, kendi özel dünyasını kurdu. Üçüncüsü, kendi şiiri içinde bir süreç tamamlandı, buna koşut olarak ortaya çıkan bütünlüklü yapısıyla dönemin şiirinden de bütünüyle ayrıştı. Necip Fazıl şiirinde modern yaşantı çeşitli unsurlarıyla parça parça şiire girmek yerine, şiirde işleyen zihnin doğal sonucu, tezahürü olarak vardır. Fakat bu üç şiirden itibaren modern zihin (çağdaş gerçeklik) şiirin asıl unsuru oldu. Dördüncüsü, Türk şiiri, gerçek anlamda ilk defa modernizme adım atmış oldu. İkinci büyük atılım “Çile” şiiridir. “Çile”, onun bu şiire kadar oluşmuş poetikasının özellikleriyle, “Çile”den sonra yazdığı şiirlerin özelliklerini kendinde toplayan bir şiirdir. Bu itibarla bu şiir onun şiirinde merkezî bir öneme sahiptir.
Şiirleri Büyük Doğu dışında; Yeni Mecmua (1923), Millî Mecmua (1924), Anadolu Mecmuası (1924-25), Hayat Mecmuası (1928-29), Yeni Hayat, Varlık (1933), Ağaç (1936), Borazan (1947), Akbaba (1928), Türk Tiyatro (1935), Gündüz (1937), Türk Edebiyatı (1982); Cumhuriyet (1928), Hakimiyet-i Milliye (1932), Haber (1939), Son Telgraf (1939-43), Türk Sesi (1954), Son Posta (1962), Yeni İstiklâl (1963), Babıalide Sabah (1966-67), Bugün (1966-69), Ufuk (1970), Dünyada ve Türkiye’de Sabah (1972-73), (1976-77), (1979-80-81), Yeni İstanbul (1975-80), Millî Gazete (1974-76), Her Gün (1977), Tercüman (1975-76-78-82), Ortadoğu (1979) dergi ve gazetelerinde yayımlandı.
Necip Fazıl’ın bir diğer önemli yönü de oyun yazarlığıdır. Hemen tümünde üstün bir ahlak felsefesinin savunulduğu tiyatro eserlerini birbiri ardına edebiyatımıza kazandırması, şöhretinin zirvesinde olduğu 1930’ların ilk yarısına rastlar.
Tohum, Para, Bir Adam Yaratmak gibi piyesleri İstanbul Şehir Tiyatrolarında haftalarca kapalı gişe oynar, büyük bir ilgi görür. Bu eserlerden Bir Adam Yaratmak, Türk tiyatrosunun en güçlü oyunlarındandır.
Necip Fazıl’ın şairliği ve oyun yazarlığı kadar önemli bir yönü de, çıkardığı dergilerle düşünce hayatımıza kattığı zenginlik ve bu dergilerde çıkan yazılarla sürdürdüğü mücadeledir.
1975 yılında MTTB’de düzenlenen törenle 40. Sanat Yılı kutlanan Necip Fazıl, 1980’de Kültür Bakanlığı Büyük Ödülünü, İman ve İslâm Atlası adlı eseriyle fikir dalında Millî Kültür Vakfı Armağanını (1981), Türkiye Yazarlar Birliği Üstün Hizmet Ödülünü (1982) aldı. Türk Edebiyatı Vakfınca 1980’de verilen beratla Sultanü’ş-Şuârâ (Şairlerin Sultanı) unvanını kazandı. Doğumunun yüzüncü yılı olan 2005 yılı, Kültür Bakanlığı tarafından Necip Fazıl Yılı olarak ilân edildilerek adına birçok etkinlik düzenlendi.
Necip Fazıl İçin Ne Dediler?
“Şiirimize yeni bir ürperme getirmiştir. Gelecek nesiller bu ürpermenin kudretini duyacak ve Kaldırımlar şairine tapınacaklardır. Tıpkı Baudelaire gibi Necip Fazıl’ın da tesiri günden güne artacak ve isminin etrafında kopan velvele gittikçe çoğalacaktır.” (Cahit Sıtkı Tarancı)
***
“Necip Fazıl belki en büyük Türk şairi değildir; fakat Türk edebiyatının en kuvvetli şiir kitabı herhâlde Ben ve Ötesi’dir. Ayak Sesleri’ni, Kaldırımlar’ı, Otel Odaları’nı, Tabut’u, Noktürnler’i ihtiva eden bu kitap insanı âdeta sarsıyor. (…) En büyük Garp şairlerinin kitaplarını açınız, orada (…) mısraları kadar derin mısralara, pek ender, belki de hiç tesadüf edemeyeceksiniz.” (Ziya Osman Saba)
***
“Her şiiri hayatından bir parçadır. Bunun için şiirleri masa başında değil, yaşarken, kaldırımlarda, otel odalarında, kâğıtsız ve kalemsiz; çünkü evvelâ beyninin siyah tahtasına yazılmış, sonra kâğıda geçirilmiştir. Her bir mısrası bir şiir mecmuasıdır.” (Peyami Safa)
“Ben, kendi hesabıma aşağıdaki altı mısraı, Türkçede ritmin zaferlerinden biri tanır ve severim: Kim bilir neredesiniz? / Geçen dakikalarım, / Kim bilir neredesiniz? / Yıldızların, korkarım, / Düştüğü yerdesiniz, / Geçen dakikalarım.” (Ahmet Hamdi Tanpınar)
***
“Necip Fazıl Kısakürek, ilk Cumhuriyet nesli şairleri arasında en trajik veya daha uygun bir deyimle, en patetik olanıdır. Bu bakımdan o, şiirlerinde bunalımlarını anlatan son kuşak şairlerine yaklaşır. (…) Kaldırımlar’da gayri muayyen bir büyük şehirde tek başına kendi trajedisini yaşayan bir insanın ruh hâli bahis konusudur. Türk edebiyatında ilk defa Necip Fazıl bu duyguyu dile getirmiştir.” (Mehmet Kaplan)
***
“Cumhuriyetten sonra da, şiirimize, Necip Fazıl’la, şehir insanı, aydın insan, eşyanın ötesini kurcalayan, gerçeğin peşindeki insan, insan mistisizmi girer. Han otelle, bahçe odayla yer değiştirmiş, ‘atılmış elbiseler boğazlanmış bir adam’ şiirine geçilmiştir.” (Sezai Karakoç)
ESERLERİ:
Şiir:
Örümcek Ağı (1925), Kaldırımlar (1928), Ben ve Ötesi (1932), 101 Hadis (1951), Sonsuzluk Kervanı (1955), Çile (1962), Şiirlerim (1969), Esselâm (1973).
Oyun:
Tohum (1935), Bir Adam Yaratmak (oyn. İstanbul Şehir Tiyatroları, 1937, bas. 1938, Yücel Çakmaklı tarafında TV filmi olarak çekildi, gösterildi, 1978), Künye (1940), Sabırtaşı (1940), Para (1942), Nâm-ı Diğer Parmaksız Salih (1949, sinemaya uyarlandı, 1950), Reis Bey (1964, Mesut Uçakan tarafından sinemaya uyarlandı, İstanbul Sinema Şenliğinde gösterildi, 1989), Ahşap Konak (1964), Siyah Pelerinli Adam (1964), Ulu Hakan Abdulhamid Han (1965), Yunus Emre (1969), Kanlı Sarık (1970), Mukaddes Emanet (1971), İbrahim Edhem (1978), Bütün Eserleri (3 cilt, İbrahim Edhem dışında tüm oyunları, Kültür Bakanlığı Yay., 1976).
Kumandan ve Sır adlı oyunları Büyük Doğu’da tefrika edildi, tamamlanmadı.
Hikâye:
Bir Kaç Hikâye Bir Kaç Tahlil (1933), Ruh Burkuntularından Hikâyeler (1965), Hikâyelerim (1973).
Roman:
Aynadaki Yalan (1970), Kafa Kağıdı (1983).
Senaryo:
Vatan Şairi Namık Kemal (1944), Senaryo Romanları (altı senaryo, 1972, bazıları değişik adlarla sinemaya uyarlandı), Battal Gazi (Büyük Doğu’da tefrika edildi), Yangın Var (filmi çekildi, senaryosu yayımlandı).
Monografi:
Eseri ve Tesiriyle Namık Kemal (1940), Ulu Hakan Abdulhamid Han (1965), Vatan Haini Değil Büyük Vatan Dostu Vahidüddin (1968), Benim Gözümde Menderes (1970).
Düşünce-İnceleme:
Çerçeve (1940), Maskenizi Yırtıyorum (1953), At’a Senfoni (1958), İdeolocya Örgüsü (1959), Büyük Doğu’ya Doğru (1959), Tarih Boyunca Büyük Mazlumlar (1966), Türkiye’nin Manzarası (1968), Binbir Çerçeve I-V (101 çerçeve başlıklı beş kitap, 1968-69), Çepeçevre Anadolu ve Gençlik (1969), Çepeçevre Sosyalizm, Komünizm ve İnsanlık (1969), Son Devrin Din Mazlumları (1969), Yeniçeri (1970), Tarihimizde Moskof (1973), Cumhuriyetin 50. Yılında Türkiye’nin Manzarası (1973), İhtilal (1976), Rapor 1-13 (1976-80).
Din-Tasavvuf:
Halkadan Pırıltılar (1948), Çöle İnen Nur (1950), Altın Zincir (1959), Altun Halka (1960), O ki O Yüzden Varız (1961), İlim Beldesinin Kapısı Hz. Ali (1964), Hulefâ-i Râşidîn Menkıbelerine Ait Bir Pırıltı Binbir Işık (1965), Peygamber Halkası (1968), Tanrı Kulundan Dinlediklerim (1968), Nur Harmanı (1970), Başbuğ Velilerden 33 (1974), Veliler Ordusunda 333 (1976), Doğru Yolun Sapık Kolları (1978), İman ve İslâm Atlası (1981), Batı Tefekkürü ve İslâm Tasavvufu (1982).
Hitabe-Konferans:
Abdülhak Hamid ve Dolayısıyla (1937), Müdafaa (1946), Her Cephesiyle Komünizma (1961), Türkiye’de Komünizma ve Köy Entitüleri (1962), İman ve Aksiyon (1964), İki Hitabe (Ayasofya-Mehmetçik, 1966), Müdafaalarım (1969), Hitabe (26 hitabe, 1975), Sahte Kahramanlar (3 konferans, 1976), Yolumuz, Halimiz, Çaremiz (1977).
Anı: Cinnet Mustatili (hapishane anıları, 1955, Yılanlı Kuyudan adıyla, 1970), Büyük Kapı (1965, O ve Ben adıyla, 1974), Hac (1973), Babıali (1975).
Deneme: İstanbul’a Hasret (der. Mehmet Kısakürek, 2005).
Çeviri-Sadeleştirme: Mektubat (İmam-ı Rabbâni’den), El-Mevahibü’l-Ledünniye (İmam-ı Kastalani’den, 1967), Reşahat ayn el-Hayat (Safi Mevlâna Ali Bin Hüseyn’den, 1971), Rabıta-i Şerife (Esseyyid Abdülhakim Arvasi’den, 1974), Tasavvuf Bahçeleri (Abdülhakim Arvasi’den, 1983).
Eserlerinin yeni basımları, vefatından sonra Büyük Doğu Yayınevince yapıldı.
KAYNAKÇA: Cahit Sıtkı Tarancı / Şiirimizin Bir Zirvesi: Necip Fazıl (Akademi, 15.4.1931), Hüseyin Cahit Yalçın / Matbuat Hayatı-Necip Fazıl Bey (Fikir Hareketleri c.1 sayı: 14, 1934), Sezai Karakoç / Sonsuzluk Kervanı (Şiir Sanatı, Şubat 1955) - Sütun (1975), Cemil Meriç / Kırkambar (1980) - Kültürden İrfana (1986), Mehmet Kaplan / Şiir Tahlilleri II (8. baskı 1999), İhsan Işık / Yazarlar Sözlüğü (1990, 1998) - Türkiye Yazarlar Ansiklopedisi (2001, 2004) – Encyclopedia of Turkish Authors (2005) - Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2006, gen. 2. bas. 2007) - Ünlü Edebiyatçılar (Türkiye Ünlüleri Ansiklopedisi, C. 4, 2013) - Encyclopedia of Turkey’s Famous People (2013), Muzaffer Uyguner / Necip Fazıl Kısakürek (1994), Oktay Akbal / Şairlere Ölüm Yok (1994), Ahmet Kabaklı / Sultan-üş Şuara Necip Fazıl (1995), Hece Dergisi Necip Fazıl Özel Sayısı (Ocak 2005), Ali Haydar Haksal / Necip Fazıl Kısakürek: Büyük Doğu Irmağı (2007).