Kemal TÜRK

Kemal TÜRK

Mail: hayati2215@hotmail.com

YAKLAŞILDIKÇA BÜYÜYEN ADAM: MEHMET ÂKİF

YAKLAŞILDIKÇA BÜYÜYEN ADAM: MEHMET ÂKİF

MEHMET AKİF ERSOY

 

Mehmet Akif, Balkanlardan Balkan Türklüğü ile Türkistan Türklüğünü birleştiren bir ailenin çocuğu. Yani annesi Buhara’yı Şerif’ten Tokat’a hicret etmiş, Emine Şerife Hanım; babası da Kosova’nın İpek köyünden İstanbul’a gelen Hoca olan Temiz Tahir Efendi. Mehmet Akif işte bu anne ve babanın izdivacının neticesinde bir aralık ayında 1873 yılında İstanbul’da Fatih’te dünyaya gelir. Babasının Hoca olması, annesinden işte o Buhara’yı Şerif’ten gelen derin kültür bizim havamız bizim havamızın rüzgarı Mehmet Akif Ersoy’u zaten ailede olgunlaştırır. Zaten Mehmet Akif Ersoy 5 yaşında hafız olur. Bizim bir geleneğimiz var, Osmanlı’da çocuklarımız 4 yaş 4 ay 4. Gününe geldiği zaman artık onu okula verir. Çünkü zihnin en açık zamanıdır. “İlim, çocukken taşa yazı yazmak gibidir. İlim büyüdükten sonra öğrenilirse suya yazı yazmak gibidir.” Yani küçükken çocuklarımıza ilimi, irfanı, hikmeti öğretirsek adeta taşa yazılır ve artık çıkmaz akıldan. Büyüdükten sonra öğrenmeye çalışırsan öğrenirsin ama belirli aralıklarla tekrarlamazsan uçar gider.

Mehmet Akif, hafızlığını tamamlar. En iyi hocalardan dersler alır ve kendisi baytar mektebini yani bu günkü adıyla veterinerlik fakültesini bitirir. Bir doktor aynı zamanda bir hafız hem de demir hafız. Demir hafız, teravihi hatimle kıldırabilecek hafızlığa mahir. Yozgatlı İhsan Efendi anlatıyor: Mehmet Akif’in 1924 ile 1936 yılları arası Mısır’da geçmiş, diyor ki: Hilvan’da evinde Ramazan ayında defaatle Mehmet Akif’in arkasında defalarca hatimle teravih kıldım. Mehmet Akif tek bir harfte bile teklemedi. Bize bir ay hatimle teravih kıldırdı. Yani bu kadar hâkim Kur’an-ı Kerime.

Aynı zamanda Mehmet Akif güçlü bir vaaz. Aynı zamanda Mehmet Akif Türkiye Cumhuriyetinin bir kültür elçisi Mısır'da. Mehmet Akif sadece tarih yazmadı. Mehmet Akif sadece şiir yazmadı. Mehmet Akif bizzat tarihe şahitlik yaparak tarihi yaşadı, tarihi oluşturdu tarihi vukufiyete getirdi. Yani tarih yazan bir şahsiyet değil, aynı zamanda o tarihe tanıklık eden ve tarihe mühür vuran bir şahsiyettir Mehmet Akif. Çünkü Balkan harplerinde Mehmet Akif’i görüyoruz. 1. Dünya Harbinde Mehmet Akif’i görüyoruz. Osmanlı’nın görevlisi olarak nereye gidiyor Avrupa’ya gidiyor. Neden Avrupa’ya gidiyor oradaki Müslümanları uyandırmak için gidiyor, Hintli Müslümanları. Aynı zamanda Çanakkale Savaşı’nın olduğu dönemde nerededir? Arap çöllerindedir. Oradaki Arap kabilelerini ümmet birliği çatısı altında toplamak ve tutmak için gayret etmektedir.

Millî Mücadele yıllarına geldiğimizde Mehmet Akif Milli Mücadelenin manevî kumandanıdır. Nasıl ki maddi kumandanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk ise manevi kumandanı Mehmet Akif Ersoy’dur. Bizzat Atatürk, Mehmet Akif’ten rica ederek İstanbul’dan Ankara’ya çağırtmıştır. Mehmet Akif 24 Nisan 1920’de Ankara’ya ulaşmış, sonra Balıkesir Zağnos Paşa Camisinde ve Kastamonu Nasrullah Paşa camisinde, Çankırı’da Konya’da Anadolu’nun birçok yerinde Milli Mücadelenin düşmanlara karşı necip milletimizin bir ve beraber olması gerektiğini, Allah’ın emrinin peygamberin sünnetinin imanın bir gereği olduğunu her yerde vaazlarında belirtmiş, Mehmet Akif’in bu vaazları özellikle Kastamonu Nasrullah Paşa camiindeki vaazı Sebilürreşad dergisinde de yayınlanmış ve Mehmet Akif’in bu mesajları bizim milli mutabakat metinlerimizdir. Anadolu’nun her bir tarafına bu  vaazlar gitmiş, Anadolu halkını bir ve beraberliğinde toparlamıştır.

Nasıl ki Hz. Davud’un elinde demir bir bal mumuna dönüşebiliyorsa, nasıl ki Hz. Davut demire şekil verebiliyorsa teşbihte hata olmasın Mehmet Akif’te şiire öyle yön vermiştir.

Akif, aruz vezniyle resim yapan, aruza dans ettiren şairdir.

Aruz: Şiirde uzun veya kısa, kapalı ya da açık hecelerin belli bir düzene göre sıralanarak ahengin sağlandığı ölçü. Aruz Osmanlı da 600 yıl neredeyse kullanılan bir vezindir.

 

--------------

ONURLU ADAM ÂKİF

YOKLUĞU GURURUYLA YOK EDİP HÂLÂ HATIRLANMASI BUNDANDIR

 

İstiklal Marşı için tahsis edilen beş yüz lira mükafatı Üstat’ın kabul etmemesi, o zaman çok kimselerce tuhaf görülmüştü. Bahusus o sırada sıkıntısı da vardı. Bu ikramiyeden bahsedenlere çok kızardı.

Baytar Şefik de bir gün bu sebeple Üstat’tan fena bir azar yedi.

Üstat, Ankara’da ceketle gezerdi. Paltosu yoktu. Pek soğuk günlerde Şefik’in muşambasını istiare ederek giyerdi. Bir gün Şefik:

“– Akif Bey, şu mükafatı red etmeyip de bir muşamba yahut bir palto alsaydın daha iyi olmaz mıydı? diyecek oldu. Hiddetinden ne hallere geldiğini görmeliydiniz. Böyle söylediği için tamam iki ay Şefik’le konuşmadı.

 

Şu karşımızdaki mahşer kudursa, çıldırsa,

Denizler ordu, bulutlar donanma yağdırsa,

Bu altımızdaki yerden bütün yanardağlar

Taşıp da kaplasa âfakı bir kızıl sarsa,

Değil mi cephemizin sinesinde iman bir;

Sevinme bir, acı bir, gaye aynı, vicdan bir;

Değil mi ortada bir sine çarpıyor, yılmaz,

Cihan yıkılsa emin ol bu cephe sarsılmaz!

Mehmet Akif Ersoy

 

*Akif bu toprakların ruhudur.

*Akif’i anlamak bu milleti anlamaktır.

*Akif bir denizdir.

*Akif öldüğü gün bu milletin gönlünde dirildi.

*Mehmet Akif, sıkıntılı zamanların şairi olduğu zaferlerimizin de davamızın da şairidir.

*Akif millî mücadelenin sivil kahramanıdır.

*Millî Mücadelenin fikrî cephesini Akif oluşturur.

*Mehmet Akif TBMM kayıt defterine İslam şairi olarak kaydedilen adamdır.

*Akif, Ankara’dan İstanbul’a bir madalya bir tüfekle dönmüştür.

*Akif hassas bir adam: Vefa abidesidir.

*Akif insanları kitap gibi okuyan bir adamdır.

*Akif doğru sözlü dimdik duran bir adamdır.

*Akif deyince şuurlu bir neslin yetişmesi gelir.

***

Nurettin Topçu

Yarınki Türkiye kitabının Şahsiyet bölümünde sayfa 133'te yazar şöyle demekte:

En tehlikeli hastalığın imansızlık ve hiçbir şeye inanmamak olduğunu, insan ruhunu hasta ettiğini, böylece insanın kainat içinde yapayalnız kaldığını, imansızlığın iradesizlik olduğunu böylece aşktan, hakikatten, Allah'tan kaçacaklarını, uzun yaşamak ve kayıtsız yaşamak girdabına düşeceklerini ve ömürleri boyunca ışıksız bir boşlukta ömür geçireceklerini ve bu durumu hasta terennümlerinde en iyi anlatanın Tevfik FİKRET olduğunu ve bu hastalığın panzehirinin de Mehmet Akif olduğu belirtiliyor...

 

***                                                                 

''Akif, içine doğduğu ve içinde yaşadığı millete mensubiyet bilincini hiçbir komplekse kapılmadan benimsemiş bir TÜRK'tür. Alt kimlik üst kimlik gevezeliklerine pirim vermeden köken ırkçılığı davasında bulunmamış, Türk'üm demekten ne kadar mutlu olduğunu ifade etmiştir." Bir yazısında şöyle der:

''Türklerin yirmi beş asırdan beri istiklallerini muhafaza etmiş bir millet oldukları tarihen müsbet bir hakikattır. Halbuki Avrupa'da bile mebde-i istiklali bu kadar eski zamanda başlayan bir millet yoktur. Türk için istiklalsiz hayat müstahildir. Tarih de gösteriyor ki Türk, istiklalsiz yaşayamamıştır!''

21 Ağustos 1919

ASIM

Âsım, bir semboldür. Müslüman Türk gençliğini temsil eder. İnancı tamdır. Ülkesini işgal etmek isteyenlere karşı aklıyla, gücüyle mücadele eder. Kazanır. Bunun en canlı örneği Çanakkale Savaşı’dır.

Çanakkale’de yedi düvele karşı mücadele vermiştir, yılmamıştır ve başarmıştır.

“Âsım’ın nesli… diyordum ya… nesilmiş gerçek;

İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek.”

Âsım, bir bakıma Mehmet Âkif’in kendisidir. Vefakârdır. Sözüne sadıktır. Baytar mektebinde okurken sınıf arkadaşları ile sözleşirler. Kim önce vefat ederse geride kalan çocuklarına diğerleri bakacaktır. Sözleşmelerinden yirmi yıl sonra arkadaşı vefat eder geriye iki çocuğu ile hanımı kalır. Âkif’in son derece maddi sıkıntıda olduğu bir dönemde meydana gelen bu olay karşısında verdiği sözü tutar ve arkadaşının ailesine sahip çıkar.

Safahat’ın 6. kitabı Âsım, ideallerin zirvelerini yakalamak isteyen gençlerin ana hatları çok iyi belirlenmiş yol haritası gibidir. Âsım’ın neslini yetiştirecek geleceğin anne, baba ve kurumları bu haritayı kullandıkları sürece zirveye tırmanacaklardır.

İyi ki bu dünyadan bir Akif geçti, iyi ki yüreğimize nakış nakış işlenen o dizelere can verdi.

Ruhu şâd olsun.

Büyük ve ölümsüz şairimiz Mehmet Âkif’i bir kez daha rahmetle anarken en yakın arkadaşı Mithat Cemal’in O’nun için yazdığı bir dörtlük:

“Toprak, sen kol kanat ol, öyle kucakla!

Bilmezsin, O gökten de, adın da temizdi!

Ey yeryüzü, ma’bet kesilip Allah’a yüksel;

Koynunda yatan gölge bizim Âkif’imizdi!”

 

Akif resmi konuşmaları seven biri değil ama hitabeti çok güçlü biri. Akif sadece bir şair değil aynı zamanda aksiyon adamıdır. Akif’i Akif yapan fikirleridir.

Ordunun Duası, Çanakkale Şehitlerine, Birlik ve daha birçok şiiri olan Akif bu milletin Milli şairi ünvanını sonsuza kadar taşıyacaktır.

Değerli Arkadaşlar Akif bizim için çok önemli: bir edebiyat ve şiir dehası var, bir duruşu bir ağırlığı var. Akif’in şahsiyeti eserinden önemlidir. Yani gerçek bir ahlak adamı, bir fazilet adamı ve gerçek bir karakter abidesidir. Dost ve düşman herkes Akif’in adam gibi adam olduğunu söyler.

Hakikatlerin dili diye bir sözlük var bizde. Mizahi olarak kelimelerin anlamını açıklayan bir sözlük bu. Cüce kelimesinin karşısında: Büyük adamların yakından görünüşü yazıyor. Birçok büyük adama yaklaştıkça onun zaaflarını görmeye başlıyorsunuz, defolarını yakalıyorsunuz bir de bakıyorsunuz bu küçük bir adammış.

Akif ise bunun tersi yaklaştıkça büyüyen bir adam. Her bakımdan örnek alınabilecek bir adam.

Bu vesileyle İstiklal Marşı'mızın kabulünün 103. yılı kutlu olsun.

 

 

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar